E-BÜLTEN

E-bültenimize abone olarak
en son bilgilere ve haberlere ulaşabilirsiniz.

Ana SayfaGündemİstanbul bulunduğu coğrafyanın merkezi olabilir---

İstanbul bulunduğu coğrafyanın merkezi olabilir

İstanbul  bulunduğu coğrafyanın merkezi olabilir
07 Ekim 2015 - 18:00 borsagundem.com

“Dr. Kıyamet” lakaplı Marc Faber, İstanbul’un bankacılık ve takas sisteminin etkinliğini artırması gerektiğini söyledi.

    Sermaye Piyasaları Kongresi için 15 Ekim’de Türkiye’ye gelecek olan, “Doktor Kıyamet” lakaplı Marc Faber, İstanbul’un bankacılık sistemi ve takas sisteminin etkinliğini arttırması gerektiğini, eğer bu başarılabilirse Orta Asya, Orta Doğu ve Kuzey Afrika için bir merkez olma yolunda ilerleyebileceğini söyledi.

    “Londra, Dubai, HongKong gibi merkezlere bakarak İstanbul’un bölgesel bir finans merkezi olma yolunda potansiyel konumunu nasıl değerlendiriyorsunuz” sorusunu yanıtlayan Faber  “İstanbul Orta Doğu ve Orta Asya bölgesi için değerlendirildiğinde böyle bir potansiyel taşıyor. Ancak Londra, NewYork, Shangai, HongKong gibi merkezlere baktığımızda İstanbul’un kısa vadede bu merkezlerle karşılaştırılamayacağını görüyoruz” dedi.

    Dünyaca ünlü finans gurusu Faber, öte yandan İstanbul’un yabancı yatırımcıyı tatmin edecek bir altyapıya ulaşması gerektiğinin altını çizdi. “Örneğin trafik İstanbul’da çok ciddi bir sorun. Bir yerden bir yere gitmek çok uzun zaman alıyor” diyen Marc Faber, “Hükümetin ve özel sektörün birinci önceliği ve sorumluluğu İstanbul’un fiziksel ve altyapısal sorunlarını çözmek olmalı” şeklinde konuştu.

    Marc Faber Sermaye Piyasası Kongresi yetkililerinin diğer sorularına şu şekilde cevap verdi:
 
    -16-17 Ekim tarihlerinde İstanbul’da gerçekleşecek Sermaye Piyasaları Kongresi ‘nin en önemli konuşmacılarından birisiniz. Kongre’de gündeme getireceğiniz en önemli satırbaşları neler olacak?
 - “Kongrede tartışmaya açmak istediğim en önemli konu, dünyanın Amerika ve Avrupa’dan Asya’ya kayan ekonomik güç dengeleri. Batı artık dünyanın en büyük askeri ve ekonomik güç odağını oluşturmuyor. Çin ekonomik ve askeri açıdan dünyanın yeni öncü gücü haline geldi. Bu elbette dünyanın heryerinde ekonomik ve jeopolitik açıdan tansiyonu yükselten bir gelişme. Türkiye de bu noktada Batı Dünyası ve NATO’nun mu yoksa Doğu’nun mu bir parçası olduğuna karar vermek durumunda.

    Diğer bir başlık ise, 2008’den beri Avrupa ve ABD piyasalarında gerçekleşen sıfır faiz oranları. Borsalar artık ucuz ve düşük karla seyrediyor. Ve yakın gelecekte yüksek geri dönüşler vadetmiyor.“

    -Tedirginlik verici bir başka durum da dünyanın farklı noktalarında farklı ülkelerde büyümenin düşüyor olması ve resesyon yaşanması. Bu durumu neye bağlıyorsunuz?
  - “2000’lerin başından başlayarak Çin’deki büyüme sanayi ürün fiyatlarını yukarı çekti. Öte yandan Çin’deki bu durum dünyanın başka ülkelerinde fiyatları, özellikle ham madde fiyatlarını düşmeye zorladı.

    Bu durum Latin Amerika, özellikle Brezilya, Rusya, Orta Doğu, Asya ve Avustralya’yı ciddi şekilde etkiledi. Gelirleri düştü ve ABD ve Çin’den daha az satın alma yapmaya başladılar. Giderek paralarının değeri düştü ve zaten resesyona girmiş oldular.”
   
-Bugünlerde ise Çin’de yaşanan devalüasyon ve üretim hacmi düşüşü tüm dünyada panik havası estiriyor. Çin’deki bu gelişmeler size şaşırttı mı? Çin ekonomisi ve ona bağlı ekonomiler için öngörüleriniz neler?
  -  “Hayır şaşırmadım. Son 18 aydır Çin’de büyüme düşmekteydi. Bir yıl önce yani 2014 yılında Çin borsasının değer kaybettiğini ve ABD borsalarının yükselişe geçtiğini gözlemlemiştim.

    Geçtiğimiz Nisan-Mayıs aylarında aşırı spekülasyon nedeniyle de Çin borsası yüzde 40 değer kaybetti. Çin için gelecek 18 ayda neler olacağını kestirmek kolay değil. Bunun büyümede bir yavaşlama mı, yoksa gerçek bir resesiyon mu olduğunu hep birlikte göreceğiz.

    Asya’da pek çok ekonomi Çin merkezli olduğundan, ürün fiyatları ve para değerleri düştü. Amerika ve Avrupa’ya mal satan bu ülkelerin gelirleri buna bağlı olarak azaldı.”
 
-Çin ekonomisinin durumu petrol piyasalarını da etkiledi. Petrol fiyatları ve ekonomisi petrole dayalı ülkelerin durumu hakkında öngörüleriniz neler?
- “Hepimizin bildiği gibi petrol fiyatları iki yıl önce yüzde 50 düştü. Tabii ki ekonomileri de bundan dramatik şekilde etkilendi. Bazı uzmanlar petrol fiyatlarının 20 dolar seviyesine inmesini bile beklediklerini ifade ediyorlar. Benim öngörüm 40-60 dolar seviyesinde konsolide olacağı yönünde.“
 
-Ekonomistlere bakarsak, bu dalganın dünya genelinde kur oranlarıyla ilgili ciddi bir krizi tetiklemesi bekleniyor. Bu noktada Dolar mı yoksa Euro mu güçlü pozisyonda kalacak?
-“2010’dan beri Amerika, Avrupa ve Japonya parasal genişlemeye gitmişlerdi. Bu diğer para birimlerinin de güçlenmesine yol açmıştı.  Ancak görüyoruz ki Amerika (FED) belli bir süredir faiz oranlarını yükseltmedi. Burada bir yakın zamanda Doların yükselmesiyle sonuçlanacak bir artış beklenmeli. Bu olursa Dolar daha da güçlenecek. Yani Dolar Euro karşısında ve diğer para birimleri karşısında giderek daha avantajlı ve güçlü bir konuma gelecek.

    Ancak uzun vadede herkes bilmelidir ki, altın, gümüş ve platin gibi değerli madenler en güçlü yatırım aracı olacak.”

  - FED’in faiz artışı yapması halinde küresel piyasalara ve gelişmekte olan ülkelere etkisi nasıl olacak?
- “Avrupa, Amerika ve Japonya’da insanlık tarihinin en düşük faiz seviyelerini gördük. Merkez Bankaları kısa vadede faiz oranlarını Avrupa, Amerika ve Japonya’da kontrol ediyorlar. Ama uzun vadeli fonları ve para birimlerini kontrol edemiyorlar. Yakın gelecekte faiz oranlarını yükselteceklerinden de şüpheliyim. Uzun dönemde ne olacağını piyasa dinamikleri belirleyecek.”
 
-Bu küresel hareketliliğin Türkiye para piyasalarını nasıl etkileyeceğini düşünüyorsunuz?
-“2011’e kadar kuvvetli uluslararası sermaye akışı gelişmekte olan piyasaların değerinde patlamaya yol açtı. Ancak 2011’den beri Çin’deki yavaşlama tüm gelişmekte olan ekonomiler gibi Türkiye pazarını da olumsuz etkiliyor. Bu olumsuzluk para birimlerine de yansıdı ve Türk parası da değer kaybetmiş oldu.”
 
- Türkiye ekonomisinin tüm bu şartlar altında avantajları ve dezavantajları nedir?
- “Türkiye’nin yüksek verimli imalat sektörü en büyük avantajı.  Bütçe açığı halen kabul edilebilir ölçülerde. Eğer Türkiye siyasi meselelerini halledebilirse çok daha güçlü bir pozisyona sahip olacaktır. Dez avantajları ise Türk lirasının değer sorunu ve varlık piyasaları.”

Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.

YORUMLAR (1)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
  • munci07 Ekim 2015 22:41

    napolyon ne demiş; "dünya tek bir ülke olsaydı istanbul başkenti olurdu" istanbul zaten dünyanın merkezi bu amca daha yeni mi farkediyor?